KADIN DEVRİMİ RUHU DOKUNDU TÜM DÜNYAYA

Nagihan Zilan Akarsel’e

 

Merhaba,

Seninle ve sensiz ilk 8 Mart’ımızı karşıladık. Her 8 Mart’ta doğanın yeşermeye, canlanmaya ve yaşama akmaya dair topladığı bütün enerjisini kuşanır gibi coşkuyla, sevinçle, umutla karşıladığın 8 Mart’lardan biriydi yine. Senin duygulu, sezgili düşünce dünyanın evrenin oluşturan enerjisiyle bütünleştiğine, Kürdistan’dan tüm dünyaya, kadınlara, sömürülen ve ötekileştirilenlere aktığına tanıklık ettik yeniden. Sesinin, sözünün önceden ulaştığı veya ulaşmak istediği her mekandaydı düşünceli ve anlamlı yüzün, bakışların. Coşkunla, merakınla, sözünle, eyleminle daha çok şey söyleyeceğini, söylemek istediğini anlatıyordun yürüyüşlerde, meydanlarda, dağ başlarında, ovalarda.

Özgürleştiren, yaşatan ve güzelleştiren devrim ve bilim uğruna çıktığın yolda yanıbaşına konmuştun Roza, Clara, Sara, Berîtan, Zîlan, Sema, Viyan, Şîrîn, Arîn ve Avesta’ların. Her an uçup aramızda dolaşmaya hazır hassasiyetle, duygulu bir bakışla. Senin yanıbaşına yerleşen Evîn yoldaş Sara-Ronahî-Rojbîn gibi yine devrim ruhuna özlem duyan Paris sokaklarından, Raperîn yoldaş Güney Kürdistan’ın işgale uğramış kederli-yaralı-direniş coğrafyasından, Çîçek yoldaş Rojava kadın devrim mekanından eşlik etti özgürlük ve güzellik yürüyüşüne. Farklı zaman ve mekanlardan toplanarak birbirine kenetlenen Jiyan’lar, Leyla’lar, Hevrîn’ler, Seve’ler, Mizgîn’ler, Delal’ler, Sara ve Ruken’ler, Deniz’ler, Jina’lar gibi çoğalan sayınızla herkesin önünde yürüdünüz ve en yüksek sesle haykırdınız Jin Jiyan Azadî sloganını… Her ne kadar alışamadıysak da büyük anlamlar yükleyen ellerde taşınmanıza, devrim, sosyalizm ve özgürlük mücadelesinin giderek ağırlaşan yükünü yüklendik yine sırtımıza… Sizlerle yürüyen kadınlar, halklar kadın devrimine olan inancını, özlemini ve kararlılığını tarihin direniş sayfalarına yeniden yazdı.

Bu 8 Mart yeni bir yüzyılı karşılama 8 Mart’ı… Direnen kadın ve toplum değerleri ile soykırım ve yıkımı kadere dönüştürmek isteyen devlet-erkek paradigması kıyasıya bir savaş içinde. Biz direniş, sosyalizm ve toplumsallıktan yana olanlar yüzyıla kadın yüzyılı, kadın devrimlerini canımızla, kanımızla ilmek ilmek nakşederken devletli sistem Kürt soykırımını, kadın-toplum kırımını yüzyılın alnına kara bir leke olarak damgalama peşinde. Bildiğin, derinden hissettiğin ve sonuçlarını yaşadığın gibi Lozan hükmü ve Türkiye Cumhuriyeti yüzüncü yıllarını tamamlamakta ve yeni yüzyılda derinleşen soykırım, kadın kırım sistemini kalıcılaştırma hesaplarına kilitlenmiş durumdalar. Önder Apo’ya ve zindanlara, gerillaya ve Rojava kadın devrimine, örgütlü halk ve kadın öncülüğüne, gücüne biriktirdikleri bütün öfkelerini en insanlık dışı yöntemlerle kusmaktalar.

Üçüncü büyük cinsel kırılma kadın, toplum, kültür, etik-estetik değerlerini özgürleştiren bilinç ve emek etrafında topladıkça, özgürlükler lehine geliştikçe temeli sarsılan devletli uygarlık sistemi sarsılmakta… Tek bildiği savaş, sömürü, öldürme, toplum ve ekoloji düşmanlığını tüm dünyaya hakim olmanın, iktidarı sağlamlaştırmanın, krizlerini aşmanın yöntemi olarak kullanmakta. Mitolojik ve tek tanrılı dinler zamanından bu yana iki büyük cinsel kırılma sürecinden biriktirdiği bin yılların egemenlik terörünü estirerek modern kölelik sistemini inşa etmek, kalıcılaştırmak istemekte. Cinsiyetçi, milliyetçi, dinci devlet ve erkek aklının kıyıcılığını doğa ve insanlık üzerinde uygulamakta, adım attığı her yeri kasıp kavurmakta… Çılgınca, hoyratça yükselen faşizm dalgası ile Kürdistan ve Ortadoğu halklarına, dünya insanlığına bir saldırı sistemine dönüşmekte…

Seninle ve sensiz devlet felaketinin tetiklediği doğal afetin büyük yas ve öfke seli altında bu 8 Mart’ı karşıladık. Senin ardından senin de çok değer verdiğin, ilgi duyduğun, anlam arayışı içinde araştırmaya yöneldiğin kök kültürümüze, insanlık özüne yakın duran Alevilerin yaşam alanları büyük bir devlet afetiyle karşılaştı. Maraş’tan Adıyaman’a, Malatya’dan Antep’e Kürt Aleviler’in, Hatay’da Arap Aleviler’in yaşadığı yerler yerle bir oldu. Amed’den Efrin’e, Halep’e Humus’a Lazkiye’ye kadar ulaştı yıkım çemberi. 15 Şubat uluslararası komplosunun çeyrek yüzyıllık felaketini karşılama ve tersine çevirme hazırlıklarının arifesinde 6 Şubat felaketi ile karşılandık. Tıpkı 9 Ocak katliamı ve komplonun küresel işbirlikçilerini teşhir, yargılama hazırlıkları arifesinde Evîn Guyî ve iki yurtseverimizin katledilmesi gibi… İnsanlığımızın sınandığı bir zamanı yaşadık. Deprem bölgelerine devlet gitmezken ve gidenleri işlevsiz bırakıp işkenceden geçirip katlederken insanlıktan yana olan, toplumsal ahlak ve değerlerini koruyan herkesin dünyanın dört bir yanından Kürdistan’a akması bu yüzdendi.

8 Mart’ta insani ve toplumsal özümüzü kuşanarak yas ve öfkemizi eyleme, örgütlülüğe ve yaşam gücüne dönüştürerek kader denilerek katliama dönüştürülen can-öz mekanlarımız deprem alanlarına, meydanlara akıttık. TC devletinin dinci ve milliyetçi ideolojisiyle yoğrulan çeteci yeşil-kara faşizmi ikinci bir deprem olarak halkımızın-halklarımızın üzerine çöktü. Suriye devleti de yanı başında yer aldı. Türk ve Müslüman-Sunni olmayana, Kürt ve Arap Alevilere duyduğu öfke, yardım etmeyerek edenleri engelleyerek beton yığınları altında nefessiz bırakarak boğmaya, katletmeye dönüştü. Bu yüzden bu 8 Mart Kadın Dayanışması Yaşatır sloganı etrafında kıyım ve yıkım alanlarına yönelen bir yaşam eylemine dönüştü. Şîna me Sedema Tekoşîna me ye sloganı ile 200 binden fazla -devlet resmiyeti açıklamasa da- insanın katline, yüz binlerce insanın yerinden yurdundan göçüne, acıya, açlığa, işsizliğe neden olan felaketin yarattığı büyük yıkım ve yası büyük yaşam ve özgürlük eylemine, mücadelesine dönüştürme kararlılığını ortaya koyduk.

Senin öze, öz kültür ve inançlara olan ilgin, hassasiyetin, yaşama olan duyarlılığın, ekolojik dengeyi ruhunda kuran jineolojik özünle yoğrulan bir yaşam ve direniş ruhu, felsefesi faşizm ve kapitalist moderniteden kurtuluşun sözüne ve eylemine dönüştü bu 8 Mart. Kapitalist sistemden, emek, beyin ve beden sömürüsünden, ataerkil sistemin insan kıyımından kurtulmak isteyen herkes kadınlar öncülüğünde 8 Mart devrimci direnişi etrafında kenetlendi. Kendi dillerinden, seslerinden, renklerinden, kültürlerinden yaşam ve özgürlük düşmanı devletli paradigmayı tarihin çöp sepetine atmanın ihtiyacını ve zorunluluğunu ortaya koydular. Erkek-devlet sistemine karşı demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmaya dayanan demokratik ulus, demokratik özerklik ve demokratik konfederal sistemin halkların, kadınların çeşitliliği, zenginliği, öz iradeleri ve örgütlülüğüne dayanan özgür eş yaşam sistemi olduğuna inancı tazelediler.

Seninle ve senin, sizlerin ardından Jin Jiyan Azadî sloganı daha gür sesle atılmakta. Jina’ların özgürlük mekanından 600’e yaklaşan şehadete, serhildanlara katıldığı için idam edilen 4 Kürt gencine, yüze yakın okula atılan zehirli gazlardan nefessiz kalan, katledilen 4 öğrenci çocuğa rağmen direniş dorukta. Devlet-erkek sisteminden koparak özgürleşmek, toplumsal ahlak ve kültüre yönünü dönmek isteyen erkek idamla cezalandırılıyor. İdam, katletme ve tutuklamalara rağmen özgürlük sosyolojisinin özü olduğu hissiyatı ile kadın özgürlük ideolojisinden beslenmeye, “erkeği öldürme” kararlılığını ilan etmeye devam ediyorlar. Özgür, doğru, iyi ve güzel yaşam umudunu yitirmeyen doğal toplum ve Zerdüşti damar dipdiri. Senin de son yazında “yürek şimdi gerilla” diyerek yürek durursa yaşamın duracağını belirttiğin direnişten güç alarak ve güç vererek özgür yaşam direnişi, umudu ve inancı Rojhilat’tan yükseltmeye ve yayılmaya devam etmekte. Tünel savaşlarında kimyasal ve yasaklı silahlarla savaşmayı tek savaş biçimine dönüştüren TC faşizmi, militarizmi, ordu vahşetine karşı yürek sağlam ve güçlü atmakta…

Erkek-devlet şiddetine karşı, kapitalizme ve patriyarkaya karşı direnen yaşam ve özgürlük damarı kadın etrafında toplanan toplumsal ve evrensel değerlerle sese, söze, eyleme dönüşmekte. Kadın devriminin değiştiren, dönüştüren gücü kadını ve erkeğiyle hakikat yürüyüşünün yolunu aydınlatmakta. Her dilden atılan Jin Jiyan Azadî sloganı hem farklılıkları hem ortaklıkları kucaklamakta ve kadın devriminin demokratik, özgürlükçü hamurunu yoğurarak yeni sentezlere yol almakta. Senin de inandığın ve hesapsız katıldığın bu devrimin tüm dünyayı sarmalayan bir havayı estirdiğini söylemek abartılı olmaz. Yaşamı ve insanlığı zehirleyen, atmosferi tahrip eden gazlara, yıkım ve kırım silahlarına karşı umut ve özgürlük ruhu olarak atmosfere karışmakta dünyaya ve canlılara oksijen, nefes olmakta. Bunun yanında tabii ki katliamlar, zorluklar, geriye çekilmeler, anlam verme sorunları yaşanmakta ve yaşanacak; önemli olan bu havayı soluyarak mücadelede ısrar etmek, devlet ve iktidar sistemini aşmaya kilitlenmektir. Senin de düstur edindiğin gibi insanlık ve kadınlar olarak kaybettiğimiz yerde kendimizi arama, bulma, yaşam damarından, enerjisinden beslenmekte ısrarlıyız. Bizi bu arayış ve varoluş biçiminden hiçbir güç koparamayacak. Köklerini derine salan meşe ağacı gibi her yangın, fırtına, tufandan yeniden yeşererek çıkmanın yolunu gösteren Önder Apo ve özgürlük öğretisinden, kendimizi küllerimizden yeniden yaratarak xwebun felsefesinden beslenme sözümüz 8 Mart’a damgasını vurdu.

Devletli paradigmaya karşı demokratik toplum paradigması Jin Jiyan Azadî manifestosu olarak anlam ve yaşam bulmakta. Kadın çağı ve paradigması olarak örgütlü kadın öncülüğü geliştikçe ve toplumsal, ekonomik, siyasi sorunların çözümüne katkı sundukça toplumsal kabul görmekte, kadının öz gücünü ve öz iradesini açığa çıkarmaktadır. 2023 8 Mart’ı Jin Jiyan Azadî 8 Mart’ı oldu ve bir slogan olmanın ötesinde Dem Dema Jin Jiyan Azadîye yê olarak çağın direniş rotasını belirledi. Jin Jiyan Azadî sihri bu 8 Mart’a yeni bir anlam kazandırdı, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Bu formülün sihri şimdiden yıla, yüzyıllara ve binyıllara yön veren özgürlük ve özgür yaşam manifestosuna dönüştü. Bu yüzden kadın, halk, yurt ve insanlık olarak en acımasız saldırılarla karşı karşıyayız. İnsan olmakta ve insan kalmakta ısrar eden herkes büyük saldırı altında. Hegemonik güçler 3. Dünya Savaşı ile kinini kusmakta; toplumsal üretim ve kültürel değerleri, topraklarımızı talan ve işgal etmekte, kırımdan geçirmekte. Küresel hegemonya hesaplarını bozan, insanlık ve sosyalizm bayrağını yükseklerde tutmaya, aydınlanmaya ve aydınlatmaya devam eden Önder Apo büyük tehdit altında. Bu yüzden 8 Mart Dem Dema Azadiye hamlesi ile Jin Jiyan Azadî manifestosunu yeni bir senteze taşıdı. Toplumsal devrimi doğurmakta olan kadın devrimi tek çözüm ve kurtuluş yolu. Erkek-devlet faşizminin saldırılarını boşa çıkaracak devrim ve sosyalizm, Önderlikle özgür yaşam sözüm(n)üz her günü 8 Mart’a dönüştürme ve kadın devrimini özgür beyin ve yüreklerde güvenceye alma sözleşmemiz oldu.

Senin ve sizlerin önde yürüdüğü 8 Mart eylemleri Kürdistan kadın devrim ruhu ve bilincini Rojava’dan Rojhilat’a, Ortadoğu’dan Avrupa’ya ve tüm dünyaya taşıdı. Lozan bölücülüğü ve komploculuğuna karşı Jin Jiyan Azadî yılının 8 Mart sloganları kadın direniş kültürünün hem yerel hem evrensel özünü söze ve eyleme dönüştürdü. Bi ‘Jin Jiyan Azadî Ber Bi Şoreşa Jine ve’ ortak sloganı başta Rojava kadın devrim mekanı olmak üzere bütün direniş ve eylem mekanlarından kadın devriminde ısrarı haykırdı. Kadın devrimi mekanından yüzyılın çehresini, özgürlük yürüyüşünün yol ve yöntemini, hedefini belirleyen doğrultuyu gösterdi. Üzerine Sen’inle birlikte çokça kafa yorduğumuz, temellerini güçlendirmek için jineolojik tartışmaları derinleştirdiğimiz, uğruna nice bedeller verdiğimiz kurtuluş yolu… Öze, özgürlüğe ve güzelliğe ulaştıran yol… 8 Mart’ların hep kavuşmak ve tanımlanmak istediği söz-karar-eylem-yaşam gücü… Seni ve sizleri hep içimizde-yanımızda tutan, bizleri yaşatan ve yaratan öz… Bu öz; tıpkı canlılığın serüveni evrim zincirinin halkaları gibi birbirini tamamlayarak bugüne ulaşan, varlık ve özgürlüğümüzün güvencesi, özgürlük sosyolojisinin özü olan Sizler’siniz.

Rojhilat’ta ve İran’ın birçok merkezinde kadınlar Jina Emini’nin katledildiği günden beri her güne ve yıla damgasını vurdukları Jin Jiyan Azadî sloganının onuru ve gururu ile karşıladılar 8 Mart’ı. Kendi köklerini arama heyecanını da içine katarak araştırmalar yaptığın Şengal’de Ezîdî kadınlar köklerine bağlılığın ısrarı ile ellerinden düşürmüyorlardı Sen’i. Şehba’da gözleri ve yürekleri Efrin’e geri dönüşe kilitlenmiş yakından bildiğin, hissettiğin, emek verdiğin direnen kadınlar da öyle… Maxmur’da Evin yoldaşla yan yana kadın devrimine, Önder Apo’ya bağlılığın yükünü taşıyanlarla omuz omuza yürüdünüz…

Gelenekselleşen feminist gece yürüyüşlerinde İstanbul’da Öfkeliyiz Yastayız Patriyarkal Kapitalist Yıkıma Karşı Feminist İsyandayız pankartı taşınırken Ankara’da Roza’lardan Nagihan’lara Alanlardayız sloganı ellerde taşınan dövizlerde yerini aldı. Kürdistan’ın ve dünyanın dört bir yanından kapitalist ve ataerkil sistem sömürüsüne, yarattığı felaketlere-depremlere, tecavüzcü zihniyetine karşı öz savunma direnişini büyütmeye dair birbirini tamamlayan sloganlar yükseldi. Emek verdiğin Ankara ve Ankaralı kadınlar seninle sen onlarlaydın. Yaşanan felakete karşı Hükümet İstifa sloganları insanlığı, yaşamı enkaz altında bırakmak isteyen AKP-MHP hükümetini yaklaşan seçimlerde sandığa gömmeyi hedefliyordu.

Adana’da TJA (Tevgera Azadiya Jin)’lı kadınların okuduğu bildiri “Kadınlar enkazların altından filizlenen yeni yaşamın yaratıcısı olacak” iddiası ile faşist erkek-devletten hesap soruyordu. TJA’lı kadınlar ve birçok kadın örgütü 8 Mart’ta deprem bölgelerindeydi. “Hayatlarımızı enkaza çeviren bu düzeni örgütlenerek değiştireceğiz” pankartıyla yürüyordu Dersimli kadınlar ve Dersim Kadın Platformu. Birçok ülkede kadın emeği ve bedenini metalaştırma ve sömürü nesnesine dönüştüren ataerkil zihniyeti aşmayı hedefleyen kadınlar “Bedenim Benimdir Kimseye İhtiyacım Yok” diye haykırıyordu. Afganistan’dan Pakistan’a erkek-devlet sisteminin kadını dört duvar arasına kapatmak isteyen politikalarına isyan vardı. Avrupa’nın birçok ülkesinde Jina Emînî’nin resimleri ve sembolleştiği sloganla yürüdüler kadın katili İran elçiliklerine. Feminist dayanışmayı kadın devriminin harcına katmak istediler.

Erkek-devlet sistemine karşı kadınların ortak mücadele kararlılığı 8 Mart’a damgasını vurdu. Savaşlar, ekonomik kriz, iktidarcı erkek sistemin bütün krizi kadınların üzerine çökmüş durumda. Bu enkazdan ve krizden örgütlenerek, mücadeleyi radikalleştirerek ve toplumsal özgürlük sorunuyla bütünleştirerek çıkmak mümkün. Bunun farkındalığı için Jineoloji Akademisi olarak Sen’in de içinde olduğun hummalı çalışmalar sürüyor. Kürdistan’dan Latin Amerika’ya, Afganistan’a, Lübnan’a, Tunus’a, İskoçya’ya ayrı ırk, kültür, etnisite ve sınıftan kadınlarla kadın kimliğinin toplumsal karakterini, kadın devriminin toplumsal özgürlük devriminin özü olduğu hakikatini paylaşmaya devam ediyoruz. Bu hakikat etrafında kadın devriminin sosyolojik temellerini güçlendirecek bilgi ve bilimi toplum ve yaşam bilimine dönüştürme, tarihsel kökleri ile buluşturma, güncel ihtiyaca cevap verecek düzeye ulaştırma çabasındayız.

Kürdistan kadın özgürlük mücadelemizin açığa çıkardığı varlık-bilinç-form düzeyini, xwebun’laşma gerçeğini Sen’in de sürmekte olan yoğun katkınla dünyanın dört bir köşesine taşımak istiyoruz. Özgürlük umudu, inancı, eylemi içinde olan kadınlarla buluşturma mücadelemizi daha üst düzeye taşıma kararlılığındayız. Bu kararlılıkla, özlem ve umutla Sen’i kucaklıyor, öpüyor, yarım bıraktığın ve bizlere emanet ettiğin çalışmaları tamamlama, anlam derinliğini, yaşam gücünü yakalama, yoldaşlaşma sözünü veriyoruz. 8 Mart’ın kadın devriminin toplumsal özgürlüğe, kurtuluşa götüreceği inancını bu düzeyde sahiplenen bir iradeyi açığa çıkarması demokratik modernitenin ve kadın devriminin bilimi olan jineolojiye daha büyük sorumluluklar yüklemekte. Bunların tartışmalarını birlikte çokça yürüttük, zaman pratikleştirme kendimizde devrim yaparak özgürlük sosyolojisinin etik-estetik değerlerini özümseme ve özümsetme zamanı. Zaman Önder Apo’nun temel arayışlarımdan biri dediği felsefik, bilimsel tartışmaları yürütme derinliğini yakalama, yaşama ve yaşatma zamanı. Düşünce dünyamızı karartan perdeleri, kalıpları bir bir kaldırarak, kırarak duygulu, sezgili özgür ve toplumsallığın esnek zihniyet dünyasına açılma zamanı. Önder Apo’nun uçurumda kanatlanarak ulaştığı yeni paradigmal sentezi, toplumsal özünü ve özgürleştiriciliğini kavrama ve kavratma zamanı. Sen bu zamanı yakaladın ve yaşadın, bizlere de yaşattın. Senden ve sizlerden daha fazla ve daha mütevazıca öğrenerek xwebun’laşma, kadın devriminde yol alma ve yol aldırma ısrarıyla…

Sevgilerimizle

İyi ve güzel kalın

9 Mart 2023

Jineoloji Akademisi

Bunları da beğenebilirsin