Jineoloji ve Etik-Estetik

 

Jineoloji yeni bilim anlayışının bilimler-arası bütünlüğün ve ortaklaşmanın zemini olma iddiasında. Bu ortaklaşma ya da özgün alanlarında çalışma gelişirken hepsini bir arada tutacak olan harç; etik-estetiktir. Etiği-estetiği olmayan hiçbir mücadeleye ve toplumsal projeye girişmez Jineolojiyi bilimcilikten ve hakim sosyal-bilim anlayışından ayıran en temel fark da budur. Bu alanları sıralarsak

Estetik yani güzellik teorisini birçok felsefe akımı tanımlamaya çalışmıştır. Tüm felsefi tanımlarda estetik her zaman etikle birlikte, ilişki içinde ve birbirinden koparılamaz ikili olarak ele alınmıştır. Jineoloji de estetik bilimini zihniyet değişim-dönüşümüne yüklenerek gerçekleştirecek.

‘‘Kadında mevcut durum ne etiğe ne de estetiğe sığar’’ diyen Abdullah Öcalan; kadınların etik ve estetiği geliştirmelerinin ilk ilkesinin, kadın gerçeğini kendi kişiliklerinde değiştirip aşmak, özgür kadın kimliğini yaratmak olduğunu söyler. Bunu gerçekleştirmeden oluşturacağımız her etik-estetik teorisi, bilimi yaşamı güzelleştirmede sonuçsuz kalır. Ana tanrıça çağlarının yarattığı kavram ve kurumların büyüsü, kadın kimliğinin özgür ve doğal yaşanmasındaydı. Bu büyüyü yeniden kazanmak için jineoloji etik-estetiği geliştirecektir.

Jineolojinin çıkış nedenlerinden biri de kesilen sesimiz kadar, susturulan sözümüzü de geri almak. Yani şiir dilli çağlarda yaşayıp yarattığımız edebiyatımızı kazanmak. Yaşamımızı söze, sözümüzü yaşama akıtma yeteneğimizi kazanmak. Bu nedenle kadın-edebiyat ve dil ilişkisi jineolojinin etik-estetik kapsamında ele alacağı konulardan biri olacak. Yeri geldiğinde farklı alanlarla bağ içinde ya da bağımsız olarak eğileceği ve inceleyip-araştıracağı alanlardan biri olacak.

Öcalan’ın ‘etik özgürlük ahlakı ve bilincidir, estetik ise bu bilinç doğrultusunda oluşmaktır’ değerlendirmesi jineolojinin perspektif ve pratikleşmesinin temel dayanağı olacak.

Bunları da beğenebilirsin